Melankolik aşklar bitmiş, sevdalanmalar tükenmiş, çünkü deyim yerinde ise herkes açıkça sevme, sevilme özgürlüğüne kavuşmuş, kavuşanların kimi mutlu sonu görmüş, kavuşamayanlar fazla gam yememişlerdir, o olmazsa öteki olsun, elimi sallasam ellisi, saçımı sallasam tellisi kabilinden sevgili bulmak zor olmaktan çıkmıştır. Öyle insanlar da vardır ki bir zamanlar iç içe, deyim yerinde ise koyun koyuna yaşadıkları sevgililerini, içinde doğup büyüdükleri şehirlerini, mahallelerini, sokaklarını, hatta evlerini terk edip gittikleri için sevgiliden ayrılır gibi gidişlerine yanmaktadırlar.. Ama terk ettikleri sevgilide hiç bir hata yok, günah yok, çirkinlik yok, aksine güzellik var, hoşluk var, mutluluk var, görmemiş bunu bazı insanlar, terk edip giderlerken.

Sanırım Diyarbekir'i terk ederken "yaşanmaz artık bu şehirde" diyenlerden söz ettiğimizi anlamışsınızdır, işte onların bazıları yaptıklarının yanlışlığını bugün görmüşler, uzaklardaki evlerinde bulamadıkları mutluluğu bırakıp gittikleri Diyarbekir'i kendi haline bıraktıklarını gurbette anlamışlardır. Kimi şiire dökmüş duygularını, kimi içinde saklamış, arada bir gelip gitmekte bulmuş işin kolayını, bu kolayın içinde de şu zor'u yaşamışlardır O sevgiliyi, Diyarbekir'i arayıp bulmak isteği içlerini hep kavurmuştur.

İstanbul'a, İzmir'e, Ankara'ya, Mersin'e ve daha birçok uzak şehre gitmiş bu şehri terk edenler, gittikleri yerlerde arayışlar içine girmişler, yaşayamadıkları kültürel güzellikleri "yaşayabiliriz" zanniyle dernekler, vakıflar kurmuşlar, zaman zaman bir araya gelmişler ve o sevgiliden, o güzel diyardan söz etmişlerdir, çünkü bu şehrin hasreti içlerini yakmaktadır.