Yeni yıla, geçmişe olan öfkemiz, acılarımız, burukluğumuz ile merhaba, hoş geldin diyerek girmiş bulunmaktayız.

2024 yeni yılı, geri kalan ömrümüzün ilk günüyle çalar kapımızı. Yeni bir hayat, yeni umutlar, gerçekleştirilmeyi bekleyen yeni hayallerle gelir her yeni yıl. Çünkü yeni bir yıla ulaşmak, her gün sağlıkla yepyeni bir güne uyanmak en büyük hediyedir. Şu an yaşam savaşı veren, şu an hayattan kopan, yaşam savaşını kaybeden onlarca, binlerce insan varken, siz gözünüzü sağlıkla açabilmişseniz yepyeni bir hayata merhaba demişseniz bu kadar büyük bir hediyenin yanında geri kalan her şey çok boş, çok anlamsız olmalı.

Aslolan mutlu olmaktır, paylaşmaktır Birileri için bir şeyler yapabilmektir. Tesadüfen okuduğum Herkimer Citizen dergisi mutluluğu hayvanlar dünyasından örneklerle farklı bir bakış açısıyla yorumlamıştı: "Bilindiği üzere, şimdiye kadar hiçbir kuş komşusundan daha çok sayıda yuva yapmaya çalışmadı; şimdiye kadar hiç bir tilki saklanacak tek bir deliği olduğu için üzülmedi; şimdiye kadar hiç bir sincap bir yerine iki kış yetecek kadar ceviz toplayıp saklamadığı için endişeden ölmedi ve hiç bir köpek yaşlılık yılları için birikmiş kemiği olmadığı gerçeği üzerine uykusuz geceler geçirmedi..."

Biz mutlu olmayı unuttuk. Mutlu olmak için, ne kadar çok nedenimiz olduğunu unuttuk. Sahip olduklarımızın değerini bilmeyi unuttuk. Kendimizi, dostlarımızı, evreni dinlemeyi, acılarımızı, sevinçlerimizi paylaşmayı unuttuk. Biz olabilmeyi unuttuk.

Elbette çalışacağız, amaçlarımıza ulaşmak için uğraşacağız, yorulacağız, üzüleceğiz ama bunları yaparken ailemize, sağlığımıza, dostlarımıza ve kendimize özen göstereceğiz. En çok da mutlu olacağız.

D.J.Matu der ki; ''Ne zaman yaşamını anlamsız, yüzeysel ve sıkıcı bulmaya başlarsan, şu dünya üzerinde kaç günün olduğunu düşün. Davranışlarına yeniden biçim ver.''

Elbette bazı yaşananlara engel olamayız ve değiştiremeyiz. Ama kaç gün mutlu olmak istediğimize, değiştiremeyeceğimiz olaylar için üzülmeyerek ve her günü bir başlangıç günü kabul ederek karar verebiliriz

Sevgili dostlar, kendinize mutsuzluklar yaratıyorsanız, bilin ki kalan ömrünüz boyunca da mutlu olamayacaksınız.

Sürekli şikayet eden insanlar, sürekli mutsuzdurlar. Onlara göre etrafta sürekli eleştirilecek bir şeyler vardır. Hani toplumda hep söylenir ya ‘’hayra kalem çalmazlar’’ Hayat onlar için bir yüktür. Ataol Behramoğlu’nun ‘Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var’ şiirinde dediği gibi:

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:

Yaşadın mı büyük yaşayacaksın,

Irmaklara, göğe bütün evrene karışırcasına

Çünkü ömür dediğimiz şey

Hayata sunulmuş bir armağandır

Ve hayat sunulmuş bir armağandır insana.

Yaşamsal süreç içerisinde size sunulan bu armağana sahip çıkmazsanız, kıymetini bilmezseniz, bir başka armağanı da hak etmiyorsunuz anlamına gelir. Memnuniyetsizlik başka mutsuzlukları da getirir. Mutluluğun sadece sözcük anlamından ibaret olduğu kaygılarından uzaklaşın. Etrafınıza kahkahalardan oluşan bir duvar oluşturun. Mutluluğu sadece sözlüklerde görür, filmlerde yaşanır sanırsınız. Oysa mutlu olmak tamamen sizin seçimlerinize bağlıdır. Unutmayın ki yaşamı gülenler kazanacaktır.^^Gülmek devrimci bir eylemdir.’’

Yaşanılan her an değerlidir. Daha mutlu olmak için deneyimlerimizle hayallerimizi ve hedeflerimizi şekillendirmeliyiz. Yaşamımızda, biz istediğimiz sürece, istediğimiz an, yeni hayaller, yeni umutlar, yeni hedefler kurgulayabiliriz. Bu tamamen bizim elimizde. Çünkü bakış açımız, niyetimiz nasıl olursa yaşamımız da öyle şekillenmektedir.

Yeni bir yılın kahkahalı umutlarıyla….

Saygılarımla.