Cenaze evleri şüphesiz ki en acılı evlerdir. Dostlarımızın ve yakınlarımızın kayıplarında olmak için ziyaretlerin de bulunmak, desteğimizi ve varlığımızı göstermek en önemli görevimizdir. Çünkü sevdiğin bir insanı kaybetmekle baş etmenin en iyi yolu geride kalan sevdiklerine sarılmaktır.
Fakat cenaze evlerinde kimi zaman öyle uygunsuz tavırlar sergileniyor ki insanın bazılarına “rica ediyoruz siz bir daha cenazeye falan gelmeyin” diyesi geliyor.
Ölen bir cenazenin arkasında biz böyle bir hale geldik ki;
Acımızı yaşayamıyoruz.
Gelene gidene hizmet edip, ölenin nasıl olduğunu(!) anlatmaktan.
Hatta iki ara bir derede iki gıybetin belini kıran ve uzun zamandır, birbirini görmeyip cenaze günü inceden ince sohbet kaynatan akrabadan… yan yana izdihamla oturup cenaze kalkmadan ikram bekleyen komşulardan… Dert ettiğinden değil de, sırf merakını tatmin için cenaze sahibini konuşturanlar…
Ölenin kıymeti kopmuş arkada dulu yetimi kalmış kimin umurunda…?
Ahhh o pideler, illa kıymalı olmalı, helva öyle kavrulmaz! İçine çam fıstığı daatılmalı…
İlk perşembesi, yedisi, kırkı, elli ikisi okutulurken birde sarma sarılmazsa konu komşu ne der…?
Tavuk yerine kırmızı et konulursa birde aman aman…o tabaklar nasıl gururla taşınır!...
Suphanallah, hanımlar ve beyler!
Ne kadar çirkinleştik farkında mısınız?
Ya insan ölmüş insan …!!
Belki kabirde kemikleri birbirine geçti azaptan, sen onun adına kokulu taş dağıtarak sevap mı umuyorsun ey kardeşim…
Kim soktu bu çirkin işleri bizim fıtratımıza.
Biz ahiretti bilen kabrin ve sorgu sualin dayanılmaz zorluğunu bilen bir ümmet olarak, nasıl ölüm gibi ciddi bir işi şaklabanlık malzemesi haline getiririz?...
Hele mevlit kreasyonu şıklık yarışına hiç girmiyorum.
Nerde ne altını varsa takmış evin içinde topuklu terlikle geziyor. Birde elinde gül suyu…
Ya adam ölmüş adam!
Diriden utanmasında Allahtan da mı korkmazsın; sen de öleceksin!
Cenazelerinizi festivalle döndürdünüz farkında değilsiniz.
Eğer ölümü bir dakikacık tefekkür edebilseydi, bu toplum bir kaşık pilav yiyemeyecek hale gelirdi.
Bakın ne samimiyetimiz kaldı, ne de ciddiyetimiz, ne edebimiz, ne de Allah ve ölüm korkusu!...
Kaldı ki nerede cenaze sahibine saygı duymak ve insanları rahat bırakmamak
Evden ölüden önce pide, lahmacun, yemek kokuları çıkıyor…
Cenaze sahipleri uyuşmuş vaziyette gelenlere tabak taşıyıp hizmet ediyor.
Ben bunu kabul edemiyorum dostlar!
Bu işleri siz başlattınız, bitirecek olanda yine sizlersiniz.
Kim ne derse desin reddedin bu biatleri.
Allah ne der kaygısıyla yaşayın,
Bırakın kul ne derse desin.
Ölümü ölüm gibi yaşayın. Resullullah/sav.
Birde son moda olarak kokulu taş teşbih, mıknatıslı magnet dağıtma çılgınlığı başladı ki, dağıtmayanı dövüyorlar desem abartmış olmam.
Sen onun adına kokulu taş dağıtarak
Sevap mı umuyorsun ey kardeşim.
Birde taziyenizi iletip, üstünüze düşeni yaptıktan sonra saatlerce boş boş oturmaya devam etmek.
Ev kalabalık gelen gidenin haddi hesabı yok. Yeri geliyor insanlar oturacak yer bulamıyor. Neden daha uzun süre kalıyorsunuz anlaşılır şey değil. Sanırsın filmde sonunu merak ediyorsunuz.
Kısacası, insanlara baş sağlığında bulunun bir şeye ihtiyaçları olup olmadığı sorun ve acılarını paylaştıklarını söyleyin. Sadece bu kadarı bile inanın yeter.