Dilenciler; günümüzün en çok konuşulan sorunlarından birisi. İnsanların merhamet duygularına sığınarak bu işi kazanç haline getirerek , “Allah rızası …”için deyip, el açarak kendilerini acındırıyorlar. Dikkat ettiğimizde kimileri köşe başlarında, kimileri vur kaç taktiği ile hastalık numarası ile karşımıza çıkıyor. Tabi ki bir de bu işin kazanç faktörü var. Onları da televizyonların haber bültenlerinden veya gazetelerden öğreniyoruz. Zabıta ekiplerine yapılan dilenci operasyonunda… Diye başlayan cümlelerden sonra üzerinden milyonlar çıkan evi, arabası olan, dilendiği para ile döviz alan, bankada yüklü miktarda hesabı olanlar vb… Ya da tek ayağı yokmuş gibi numara yapıp arabaların arasında dilenen ve kameraları görünce de telaşa kapılarak küfürler eden, oto yolda yürürken bir anda yere yığılarak gelen kimse var mı? Diye etrafına bakanlar mı istersiniz? Var da var. Bu ve buna benzer örnekleri çoğaltmak mümkün. Peki, bu insanlık adına çok üzücü ve akıl almaz durumu en az seviyeye düşürmek mümkün olabilir mi? Evet, herkes önce kendi çevresine yardım etmelidir diyorum. Dilenciliğin özendirilmemesi için insanların üzerine düşen görevleri yerine getirmesi gerektiğini ve ihtiyacı olan kişiler tespit edilmeli. Hatta ona da hacet bırakılmadan herkes önce yardımda bulunmalıdır. Herkes bunu yaparsa” Ben nereden bileceğim kimin fakir olduğunu!” gibi bir bahanede kalkmış olur. Sevgili okurlarım; Peygamber efendimizin hadislerinden bir örnek ile yazıma devam etmek istiyorum. “ Dilemek ancak şu üç kişiye caizdir; 1) Toprağa yapıştıran fakirliğe uğrayana ,(son derece fakir düşene) 2) Altından kalkamayacak derecede borç altına girene 3) Para bulmak için kan parası yüklenen kimseye… Tabi ki, dilencilik sadece günümüzün sorunu değildir. Bu yüzyıllardan beri devam eden bir hastalıktır. Bu durum bizde “ Dilencilere para vermek caiz mi?” Duha suresinin 10. Ayetinde Rabbimiz “ El açıp isteyeni de sakın boş çevirme “ diyor, biz kullarıma ve bu ayet ise, biz duyarlı insanların aklını karıştırmakla bu durumu ele alarak öncelikte açıklık getirmek istedim. (Diyanet mealidir, diğer meallerde de bu anlama yakın yazımlar yapılmıştır. Günlük yaşantımız içerisinde birçok yardım dileyen insan ile karşılaşıyoruz. Sizler de biliyorsunuz ki bu insanların bazıları bu durumu bir kazanç kapısı olarak görmekte ve müminlerinin duygularını sömürmektedir. Bunlardan kaynaklı olarak boş çeviriyoruz. Yaptığımız bu işten dolayı Ayet-i kerime’ye ters düşmek bize bir vebal oluşturur mu? Diye bir soru takılır kafamıza. Evet; dinimizin “ vermeyi “ emreden bir din olduğu bilinen bir gerçektir. Özellikle isteyeni çevirmemek bir mümin karakteridir. Fakat mümin’in “ aldanmayan” bir karakter sahibi olması da dinimizin emridir. Bu iki emir arasında bir denge oluşturabiliriz. Dilencilik, bir sektör durumuna geldiği ve hak etmeyeni ile hak edenin aynı yerde dilenebildiği bilinen bir durumdur. Çıkış olarak karşılaştığımız pozisyonu kalbimize danışmakta sakınca yoktur. O anki pozisyonun inandırıcılığına göre karar verebiliriz. Zira ayetin emri genel bir ahlak tarzını edinme emridir. Bizzat her isteyene verme gibi açık bir emir yoktur.