Hayat dediğin hızla geçiyor... Delikten geçen duman gibi... Baş aşağı akan ırmaktaki su gibi… Yavaşlatmak ya da durdurmak mümkün değil. Tıpkı hızını almış bakımlı bir kısrak misali, doludizgin yoluna devam ediyor...

Her insanın hayatı kendince dopdolu geçer. Ama sonuçta sanki bir hiç… Aynı masal gibi “bir varmış bir yokmuş” gelip geçmiş.
Zaman zaman hayatınızda en başta yapmak istediklerinizi, gerçekleştirmek için hayatı durdurup yeniden başlamak istersiniz. Ama olmaz, durduramazsınız. Çünkü o hep hızla akar, gider.
Kendini hiçliğe teslim etmek nasıldır. Bilir misiniz? Hayır… Hayır… Hiç düşündünüz mü?
Hiçliğin sonsuzluğunda kaybolmak nasıl olurdu acaba? Hayat bazen hiçliğe teslim olmaktır. Kendinizi uzayın boşluğunda amaçsızca dönen göktaşı gibi hissedersiniz. Bundan kurtulmanın yolu yaşamla ilgili hayal kurmaktan geçer. İnsan hayal ettikçe yaşar.
İnsanoğlu dünyaya geldiği günden itibaren bir şeyleri hayal eder. Sonra hayal ettiklerine ulaşmak ister. Hayal etmenin somutlaşması umuttur. Çünkü hayal etmek umuda açılan kapıdır. Hayal edemediğinizi, beyninizde canlandıramazsınız. İnsan beyninde somutlaştıramadığını da umut edemez.
Umut, insanın geleceğe bağlanmasıdır. Geleceğe doğru hayalleri olmadan umudu da olamaz. Umudu olmayan kişinin yaşama sevinci yok olur. Hayatla bağı kopar. Hayatla bağı kopmuş kişinin topluma uyumu zordur. Amaçsız, serseri mayın gibi beklentisiz yaşamak nasıldır diye düşünmek bile istemiyorum.
Bir insana kendi geleceğini gösterirseniz, onun geleceği kalır mı? Elbette kalmaz. Ona geleceğini göstermiş oldunuz artık. Onun gelecek diye beklentisi yoktur. Geleceği olmayanın umudu da olmaz. Bu insan artık hayatla bağını koparmıştır. Uzayda kendi yıldız topluluğundan ayrılmış göktaşı gibi savrulur, yok olur...
İnsanların hayallerini, umutlarını ve geleceğini yok etmek onu sadece biyolojik ihtiyaçlarını gören makineye dönüştürür. Ailesine ve çevresine yararı olmayan, duygusuz, merhamet etmeyen, gülemeyen, sevemeyen bir insan düşünün. Buna insan demek mümkün mü? Saydığımız kavramlar insanlara has özelliklerdir. Bunlar yok ise insandan da söz edilemez.
Duygularıyla, düşünceleriyle, hayalleriyle bütünlük sağlayan insan, toplumda özgüveni olan bireydir. Gülmeli, ağlamalı, üzülmeli, sevinmeli ki insan olduğunun farkına varsın. Hayal etsin umutlansın ki gelişsin, üretsin.
Hayatın anlamı insanın, sevgi alıp sevgi vermesi ile mutluluk alıp mutluluk vermesine bağlıdır. Hayallerini kurup, umut ile yaşam denizinde sevgi ve mutluluk dalgalarıyla yüzebilmektir.
İnsan bazen kendi kendini rahat bırakmalı. Haksızlık etmemeli kendine. İnsanın kendisini rahatsız etmesinden kötüsü yoktur. Çünkü bunun çaresi ve ilacı henüz bulunamadı...