BİR EKSİĞİMİZ VAR: “PANORAMA MÜZE”

Turizmin büyük önem taşıdığı günümüzde gerek “doğal” güzellikler ve gerekse tarihi yapılar bu önemi oluşturan en büyük etkenlerdir.

İnsanlar artık dünyayı tanımak için yerinde gezmek ve görmek istiyorlar, çünkü bilgi edinmek için okumak yeterli olmuyor.

Diyarbekir geçmişi tarihin derinliklerinde olan bir şehir, bazen şöyle deriz: “Diyarbekir’i tarihten değil, tarihi Diyarbekir’den sorunuz” çünkü bu şehir tamamen tarih tüten bir şehirdir.

Kendine özgü doğal güzellikleri olan Diyarbekir tarihi yapıları ile dünyada eşine az rastlanır bir zenginliğe sahiptir,

Acaba bu güzellikler ve tarihi zenginlikler yeterince değerlendiriliyor mu, bunu anlamak için bu şehri görmeye gelen turistlerin sayısına bakmak yeterli olur sanırım.

Yeterli olmasa da bu şehri görmeye gelen turistlere yeterli bilgi verilebiliyor mu, yoksa kulaktan dolma bilgilerle gönderiliyorlar mı?

Yeterli olmadığı kanısındayız, çünkü gezdiğiniz her hangi bir camide, başka bir tarihi yapıda size yeterli bilgi verecek eğitimli kimseler yok, bu durum bir boşluğu doğurmaktadır.

Şehrin bütün tarihi yapılarını, kültürünü bir araya toplaması gereken bir “panorama müzesi yok” ve bu Diyarbekir’imiz için bir eksikliktir.

Her ne kadar sur içi kendi başına bir “açık hava müzesi” gibi ise de bir anda şehrin bütün özelliklerini anlatacak durumda değil, onun için deriz ki bir “panorama müzesi” gereklidir.

Bunun için gerekli geniş alanlar mevcuttur, şehri kucaklayan surlarının, camilerinin, kiliselerinin ve diğer bütün tarihi yapılarının maketlerinin yaptırılması sözünü ettiğimiz müzede sergilenmesi ile turizm yönünden önemli bir adım atılmış olur.

Şehirlerin modernleşmede yarış yaptıkları bir dönemi yaşıyoruz, Valimiz Münir Karaloğlu icraatlarıyla bu yarışa katılmıştır.

Panorama müzesi yalnız dışarıdan gelen turistlere değil, inanç turizmine ve şehir halkına da hizmet veren bir “eser” olacaktır.

Benzeri müzeler bazı şehirlerde hayata geçirilmiştir, örnek olarak “Konya panorama müzesini” gösterebiliriz.

Sayın Valimize hep şunu söyledik: “Özel isteklerimizi kaale almayınız, ancak Diyarbekir’le ilgili isteklerimiz olursa onları kaale alınız.

Sanırım bu isteğimiz hüsnü kabul görecektir.

Hayal ediniz: bu müzeyi gezerken bütün bir Diyarbekir’i gezmiş gibi olacaksınız, bir yanda surları, bir yanda on gözlü köprüsü, öte anda sahabeler mescidi ve diğer bütün camiler ve ibadethaneler, sembolik bir Dicle nehri ve üstünde kelekler, yanı başında esfel bahçeleri, evler, konaklar, köşkler ve siz bütün şehri böylece gezmiş, görmüş, yeterle bilgilere almışsınız.

Hayaller oluşmaya açılan kapılardır.

=================================================

SÖVMEK İNSANA YAKIŞMAZ

Gündemin baş köşesine oturur gibi oldu İYİ partili bir milletvekilinin bir şehit yakınına küfür etmiş olması, günlerce konuşuldu daha da konuşulacağa benzer.

Yakışmaz

Erkek olsun kadın olsun insan olana yakışmaz

Yakışmaz çünkü çirkinliktir

Terbiyesizliktir

Allah Resulü (s.a.v.) sahabeleriyle sohbet ederken şöyle dedi: “Annelerinize sövmeyiniz” Sahabe sordu: “Ya resulullah biz nasıl söveriz annelerimize?” Şöyle cevap verdi alemlere rahmet olarak gönderilen o şanı yüce peygamber: “Siz karışınızdakine söversiniz o da size söver, böylece annelerinize sövmüş olursunuz” Hadis-i şerifi mealen sundum, bizde şöyle bir söz vardır: “Kötü söz sahibinindir” İslam aynı zamanda terbiye ve edep dinidir, Müslümanlar hakka, adalete, sosyal ilişkilere riayet ettikleri gibi terbiye ve edebe de riayet ederler.

Lütfü Türkkan “özür” diledi, sanırım bundan sonra “hukuk” önünde hesap verecek.

Bu olay bize şu hadis-i şerifi de hatırlattı, Allah Resulü (s.a.v.) şöyle buyurdular (mealen): “insanın iki organı var ki bunlar sabahleyin o kişiye şöyle yalvarırlar: “ne olur bizi tehlikeye atma?” O iki organdan biri kişinin dilidir, diğeri cinsiyet organıdır.

İslami edep ve terbiye öğretilmeyince özellikle çocuklar sokakta birbirlerine küfrederek dillerini alıştırıyorlar ve bu alışkanlık büyüdüklerinde de devam ediyor, tıpkı Lütfü Türkkan örneğinde görüldüğü gibi.

Yakışmaz dedik

Milletvekillerine hiç yakışmaz

Sürekli insanlarla muhatap olanlara yakışmaz

Hele hele direksiyon başında olanlara yakışmadığı gibi kazalara da sebep olabilir.

Eskiden insanlar şöyle uyarılırlardı “Edep yahu” Çünkü İslam edepsizliğe karşıdır.