Sevgili dostlar, geçen hafta dilli seytanlardan bahsedeceğimizi yazmıştım. Dostlar, yaşam denen bu uzun gibi görünen kısa süreç; Bilinçsiz ve ölçüsüz kullanılan söz gücüdür. Her sözcük kitleleri etkileyebilir, algıları şekillendirebilir, toplumsal gerilimleri artırabilir veya azaltabilir. İşte bu yüzden hayat sahnesinde “dilli şeytanlar” hep var olmuştur: Sözü silah gibi kullanan, kitleleri manipüle eden, hakikati eğip büken, yalanı doğru gibi pazarlayanlar…

Bugün siyasetin dili, ülkenin kaderi kadar önemlidir. Kutuplaştırıcı, nefret saçan, hakareti meşru gören her söz, toplumsal barışı ve demokrasiyi dinamitlemektedir. Dilli şeytanlar ise tam da bu alanı kullanır. Mikrofonu veya sosyal medyayı kullanıp kitleleri galeyana getiren, ekranlardan manipülatif cümleler sıralayan bu figürler, halkın iradesini değil kendi çıkarlarını gözetir.

Bu dilli şeytanların en büyük gücü, toplumu “biz” ve “onlar” diye bölmektir. Herkesin ortak sorunlarını konuşmak yerine, kimlikler ve kutuplar üzerinden siyaset üreterek kendi tabanlarını diri tutarlar. Gerçek çözüm yerine slogan, gerçek proje yerine kara propaganda üretirler. Üstelik bu manipülasyon sosyal medya sayesinde birkaç saat içinde milyonlara ulaşır.

Oysa siyasette dil, barış ve uzlaşı için bir araç olmalıdır. Halkın güveni, ancak dürüst sözle inşa edilir. Manipülatif diller kısa vadede güçlü görünse de uzun vadede kendi itibarlarını tüketir. Dilli şeytanlara karşı en güçlü panzehir; şeffaflık, hesap verebilirlik ve doğru bilgiyi savunmaktır.

Artık siyasetin dilini değiştirmek zorundayız. Bir ülkenin geleceğini sadece ekonomik programlar değil, kullanılan üslup da belirler. Dilli şeytanların değil, dilli vicdanların ve dilli akılların konuştuğu bir siyaset dili bu ülkeyi ileriye taşır.
Saygılarımla...