Ah almak deyimi, insanlara eziyet ve işkence ederek maddi manevi zarara uğratan kişilere karşı kullanılmaktadır. Zor zamanlardan geçen kişilerin acılarının dışa vuruş şekli olarak da ah çektikleri bilinmektedir. Yani acı çeken kişinin ah etmesi durumuna ah almak denilmektedir. Peki; Ah çıkar mı? Diye bir soru işareti takılıyor aklımıza bazen. Ve siz sevgili okurlarıma;Bu haftaki köşe yazımdan konuyla ilgili, bazı önemli hatırlatmalara yer vermek istedim.
Örneğin iftiraya uğrayan bir kişinin ahı tutabilir ve hiç beklenmedik bir anda iftira atan kişinin başına daha kötü bir şey gelebilir. Böylesi bir durumda; Uğradığın haksızlığın hesabını soramadığınızda üzülmeyin… Bazen yaşadıklarımız gücümüzün üzerindedir. Ve bazı hesapları sorma, kuvveti ve kudreti Allah’a aittir. Unutma ki büyük işler büyük mahkemelerde görülür! İlahi adalet var, Allah öyle büyüktür ki; kimsenin yaptığını yanına bırakmaz, yeter ki sabretmesini bilelim. Çünkü hayat kimsenin ağlayarak kaybettiğini, bir başkasına gülerek kazandırmıyor. Herkese yaptıklarının ve sabırlarının karşılığını mutlaka verecektir…
Şöyle ki; Bazen içimiz yandığı halde sabrediyoruz ya hani, kabullenmediğimiz halde yine de susabiliyoruz, hak etmediğimizi bildiğimiz halde yine de imtihandır deyip, sükût edebiliyoruz ya hani. Üzülmeyelim; Allah hepsini görüyor. Bizler içimizi ferah tutalım ve Allah’a havale edelim, bırakalım intikamımızı “O” alsın… Unutmamalıdır ki; Hiçbir haksızlık yoktur ki cezasız kalmasın…
Ve inanıyorum ki; iyi insanlar kaybetmez. Hiçbir zaman umudumuzu yitirmeyelim, konu ne olursa olsun; verilen “üzüntü “ ve alınan “ah” bir cam parçasından daha keskindir. Dönüp dolaşıp üzerine basılır. Kime ne yapılırsa, bir gün sizlerde aynısını yaşarsınız. Allah öyle büyüktür ki; İyinin de kötünün de hakkını mutlaka verir. Üzülerek girdiğimiz kapıdan bizleri mutlu ederek çıkartacak kudrete sahiptir…
Kötülük yapanı, oyunlar çevireni, yalan dolan konuşanı, yüzüne gülüp arkandan sırıtanı, söz verip yarı yolda bırakanı kendi haline bırakalım. Ne arkamıza dönüp düşünelim, ne de geçmişin intikamını almak için uğraşalım. Zaten an geldiğinde, vakit zamanına esir düştüğünde, eden ettiklerinde boğulacaktır…Unutulmamalıdır ki; açılan her yaradan teker teker hesap soracak “Yaradandır.” Çektirilen acı havada asılı kalmaz, çektirenin başına düşer.
Kısacası; Yaygın olarak kullanılan etme bulma dünyası, ah alan iflah olmaz, kimsenin ahı kimsede kalmaz gibi deyimlerle “ah” kelimesinin ne kadar önemli bir anlama geldiğini bir kez daha anlıyoruz. Bir gün herkes yaşayacak, ya aldığı duaları ya aldığı ahları. En önemlisi; Beddua alın ama sakın kimsenin ahını almayın. Çünkü herkes size beddua eder ama siz haklı olduğunuz sürece, beddua döner beddua edene gider, ama bir kişinin ahını alırsanız onu ömrünüz boyunca çekersiniz.Unutmayalım ki Allah; yarına bırakır da, asla yanına bırakmaz…
Tabi ki; doğru olan, ne kimsenin ahını alalım, ne de bedduasını biz en iyisi duasını alalım!
İyi şeyler düşünelim, çünkü ne düşünürsek o olur!