‘Ayağına batan dikenler, aradığın gülün habercisidir’ (Mevlana Celaleddin Rumi)

Merhaba Söz dostları, bu haftaki yazımda, aslında hepimizin başına gelen veya gelebilecek bir olaya yer vermek istedim. Hayatta karşılaştığımız kötü bir olayda yâda kötü bir durumda çıkartmamız gereken sonuçları anlatan bir konuyu sizlerle paylaşacağım. Bu hikâyeyi yıllar öncesinde bir yerde okudum ve çok hoşuma gitmişti. Aslında Her şey her zaman görüldüğü gibi olmadığını, başımıza gelen iyi yâda kötü bir olayda hayır aramamamızı vurgulayan ve olaylardan ders çıkartmamız gerekir. İşte bu hikâye de onu anlatan bir hikâye

Hikâye şöyle; İki Melek yeryüzünü dolaşmaya çıkmışlar, tabi insan kılığında. Akşam olmuş, şehrin en güzel yerinde lüks bir villanın kapısını Tanrı misafiri olarak çalmışlar. Ev sahipleri somurtarak buyur etmişler onları. Ne yemek ne de başka bir şey ikram etmemişler hatta sormamışlar bile. Sıcak misafir odası yerine, buz gibi ve nemli bodruma iki şilte atıp, ‘Geceyi burada geçirebilir siniz’ demişler. Şilteleri betona sererken, Meleklerden yaşlı olanı duvarda bir çatlak görmüş. Elini uzatmış çatlayan yere elini sürtmüş. Duvar eskisinden sağlam olmuş. Genç Melek, yaşlı Meleğe dönerek, ‘Neden yaptın bunu’ demiş merak içerisinde. ‘Her şey her zaman görüldüğü gibi değildir’ demiş yaşlı olana Melek.

Ertesi gün, Melekler çok fakir ama çok iyiliksever bir aileye konuk olmuşlar. Bu ailenin her şeyi sadece bir tane inekleri imiş, onun sütü ile evlerini geçindiriyorlarmış. Ev sahipleri, Melekleri mütevazı sofralarına almışlar. Allah ne verdiyse birlikte yemişler. Yatma zamanı gelince kadın, ‘siz uzun yoldan geliyorsunuz yorgun olmalısınız, bizim yatakta siz yatın rahat bir uyku çekin. Biz şu divanda idare ederiz’ demiş. Güneş doğarken uyanan Melekler, zavallı adamla karısını iki gözleri iki çeşme ağlar bulmuşlar. Hayattaki tek servetleri olan inekleri bahçede ölü olarak yatıyormuş. Genç melek öfkeden deliye dönmüş. ‘Bunu nasıl yaparsın, bu kadar iyi olan bu insanların yegane olan servetlerinin ölmesine nasıl izin verirsin? Önceki gittiğimiz villada her şey vardı ama kötü ev sahipleri bize hiçbir şey vermediler. Sen onların bodrumlarını tamir ettin. Bu kadar fakir insanlar ise bizimle her şeylerini paylaştılar, ama ineklerinin ölmesine göz yumdun’ demiş. ‘Her şey her zaman görüldüğü gibi değildir’ demiş yine yaşlı olan melek. ‘Nasıl yani’ diyerek öfkesini daha da arttırarak sormuş genç melek. ‘Her şey her zaman görüldüğü gibi değildir evlat’ demiş bir daha yaşlı melek. Ve anlatmaya başlamış, ‘İlk gittiğimiz o zengin evinin o duvar çatlağının içerisinde yıllar öncesinden saklanmış bir hazine vardı. Ev sahipleri zenginlikleri ile çok mağrur, ama hiç paylaşmayı sevmeyen insanlar oldukları için bu defineyi bulmayı hak etmemişlerdi. Çatlağı kapatarak, onları bu hazineden ebediyen mahrum ettim. Dün gece fakir köylünün yatağında yatarken, ölüm meleği adamın karısını almaya geldi. Kadının hayatını bağışlamasına karşılık ona ineği verdim’ demiş.

Her şey her zaman görüldüğü gibi değildir. İşler bazen istediğin gibi gitmez. Göründüğünde aslında olan budur. Eğer inançlı isen her işte bir hayır olduğunu düşünürsün. O hayrın ne olduğunu bir süre sonra anlarsın.